31 Mayıs 2012 Perşembe

Mim: Kimin hazırladığını bilmediğim soruların cevapları...

Bir mim ile daha karşınızdayım. Bu defa Sessiz Gemi’den geliyor mim, soru-cevap şeklinde röportajımsı bir mim. Ben şu şarkıyı dinlerken cevapladım soruları, bu müthiş sesi siz de dinleyin derim :)

27 Mayıs 2012 Pazar

The City Hall: Siyaseti sevdiren dizi...

Uzun zamandır izlemek istediğim halde bir türlü fırsat bulup izleyemediği bu güzel diziyi nihayet izlemiş bulunmaktayım. Her zaman izleme listemde olmasına rağmen, "Çok sıkıcı hep siyaset!" gibi olumsuz yorumlardan dolayı biraz erteliyordum. Üstelik daha önce Cha Seung Won veya Kim Sun Ah ile tanışmamıştım. Çok sonradan Greatest Love, Scent of A Woman, My name is Kim Sam Soon gibi dizileri izleyip oyuncuları görünce ,bu iki muhteşem insanı bir araya getiren diziyi sıkıcı bile olsa izlerim dedim. Pişman değilim, dizi gerçekten çok iyiydi! İzlediğim en iyi dizilerdendi. İzlerken sahneleri paylaşmamak için kendimi tuttuğumu bilirim :) Şurada dayanamamış küçük bir post yayınlamıştım hatta... Yine de ilk iki bölüm biraz yavan gelebilir, başlangıç ne de olsa. Şimdi size kısa kısa diziyi anlatacağım, hadi bakalım..



15 Mayıs 2012 Salı

Mim: İzlediğim diziler

Yine bir mim. Narsist Prenses şu yazısında beni mimlemiş, sağ olsun.

Behzat Ç: İlk sezondaki tadı ikinci sezonda henüz yakalayamamış olsa da severek izliyorum Behzat amirimizi. Yaptığı göndermeleri ve sistemi eleştirmesini çok seviyorum. Geçenlerde düğünü oldu amirimizin, Türk aile yapısına uygun bir hale getirdiler adamı resmen! :D Yakında alkol yerine süt içerse şaşırmam :P Yine de evlenmesine itirazım yok tabi :) İlk sezonun tüm bölümlerini izlemediğim için hala Akbaba’nın hikayesini bilmiyorum -ilk sezonda değinildi mi onu da bilmiyorum- ama her hafta yeni bir kırıntı öğreniyoruz bu karakterle ilgili, merakla takipteyim. Ayrıca bu sezon diziye dahil olan Aziz karakterini çok sevdim. 

Repliklerine bayılıyorum, hele de şuna: “Özlemez olur muyum be Suna! Kulağımı kaşıyordum ben onunla!” :D İzleyenler bilir bu sahneyi ahah :D

10 Mayıs 2012 Perşembe

Ateşböceği yolu'nda hatırladıklarım...


Size arkadaşımı anlatacağım az biraz. Adı Ebru, onunla ortaokuldayken tanıştık. Babaannesi ve dedesiyle yaşıyordu ve hep ailesini özlüyordu. Şimdi başka bir şehirde okuyor, tekrar aynı şehirde buluşabilme ihtimalimize dua ediyoruz, kpss teyze bizi buluşturur belki. Yani yine ailesini özlüyor. Hüzünlü bir yaşamı varmış gibi görünüyor -ki biraz öyle- ama tanıdığım en neşeli en komik en şahane insandır kendisi. Liseye başlayacağımız yıl tam anlamıyla dost olduk. İnsanın hayatında Ebru gibi bir tane dost olsun yeter. Bu aslında bir açıdan da kötü çünkü başka arkadaş edinemiyor insan, o var nasıl olsa bana yeter diyor. Tecrübeyle sabit. Şimdilerde en yakın arkadaşsız bir şekilde geçiriyorum günlerimi.


Biz hep çok iyi arkadaşlardık. Yanlışı doğruyu ayırt edip yeri geldiğinde tartışmayı bilip yeri geldiğinde hemfikir olabildik. Çok iyi anlaşmamıza karşın sık sık küserdik :) Öğretmenler gelir barıştırırdı bizi. Okulun çıkış saatine yakın küsmüşsek eğer çaktırmadan birbirimize göre hareket ederdik. Okul hem otobüs hem yürüme mesafesindeydi. Eğer birimiz yürüyorsa diğerimiz de yürürdü. Yolun bir tarafında ben diğer tarafında Ebru birbirimizi kollayarak aynı zamanda tavır yaparak evin yolunu tutardık. Eve gider gitmez de mutlaka birimiz telefon açar karşılıklı özürler diler, barış ilan ederdik.

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Zengin bir adamın doğuşu..


                                             (Kimin zenginlik hayali kurduğu nasıl da belli :D )
Sadece Deniz’in önerisiyle başladım bu diziye, güzel miydi? Evet! :) Teşekkür eder karakterlere geçiş yaparım...