1 Mart 2025 Cumartesi

Şubat Postası: Neler Oldu?

Selamlar, sevgiler ve daha neler neler… Bunu söylemeyi seviyorum maalesef :) Şubat ayının son günü bloğa bir merhaba demeye geldim. Rüzgar gibi geçen bir ay daha oldu. Günler, haftalar birbirini kovalarken yaşayıp gidiyoruz resmen. Daha dün yılbaşı hediyelerimizi heyecanla açıyor, geyik yapıyorduk bununla ilgili. Heyhat canım heyhat! 

Şubat ayı hızlı geçti geçmesine ama ben pek verimli geçiremedim ayı. Lazer ameliyatı sonrasında gözlerimi çok yormamak amacıyla kitap-dizi-film faaliyetlerine biraz ara verdim, podcast dinledim arada. Bir noktadan sonra yavaştan öğle yemeklerime dizi-filmler eşlik etmeye başladı tabii ki. 

Şubat ayında okuduklarım

Merak etmeyin ben metropolde yaşayıp da o keşmekeşe rağmen ayda 20 kitap okuyanlardan değilim. Okuyabilene bravo :) İki tanecik kitap okudum hepi topu. Şöyle ki; 

Puslu Kıtalar Atlası

Puslu Kıtalar Atlası için kendimi dövmek istiyorum desem? Dövmeliyim çünkü şu canım kitabı tam 10 yıldır bekletiyorum ben. Az buz değil, 10! Her sene okuyacağım deyip ya unutuyordum ya başka kitaplar okuyordum. Bu yıl kafama nasıl bir taş düştüyse minik okuma grubumuza yılın son günlerinde “yeni yılın ilk kitabı Puslu Kıtalar Atlası” dedim ve hazır ola geçtik. Tabii ki ben lazer ameliyatı olunca ilk ay okumam ikinci aya sarktı biraz ama tekrar elime alınca baştan başladım bir nefeste okudum. Nefis! Nefis! Nefis! Okuyunuz. Okutunuz. Kütüphanenizde bulundurunuz efenim. Müthiş bir kurgu ya. Hayran kaldım kalemine, kurgu yeteneğine. İhsan Oktay Anar, uzun yıllar sonra -nihayet- tanıştığımıza memnun oldum. Külliyatını hatmedeceğimden emin olabilirsin. Kitapla ilgili daha sonra ayrıca bir post yayınlamayı düşünüyorum, böyle araya kaynatamam :) 

Kumarbaz

Daha önce okuduğum bir kitabı neden tekrar okudum bilmiyorum. Aslında biliyorum, kitabı kütüphanemde görünce ve içeriğiyle ilgili asla bir şey hatırlamayınca hafızam beni ürküttü biraz. Yeniden okudum bir telaş ama okudukça hatırladım detayları, beynim unutmamış sadece saklamış biraz bir şeyleri :) İkinci bir okuma olduğu için bir çırpıda okudum, güzeldi pek tabii. İlk kez okuyacaklar için oldukça akıcı, kumarın tüm kötülüklerin annesi ya da babası olduğunu pek güzel yansıtan incelikli bir kitap. Okuyunuz efenim, es geçmeyiniz. Dosto’cum bu kitabı kumar borcu yüzünden tam 29 günde yazmış :) İlginç bir bilgi olarak sıkıştıralım şuraya. Yumurta kapıya dayanınca insanın ne kadar yaratıcı olduğunu ben de pek çok kez deneyimledim metin yazarlığında. 

Şubat ayında izlediklerim

Bu ay öğle yemeklerinde biraz podcast biraz dizi - film izledim. Podcast konusunda daha sonra biraz ayrıntılı konuşmak isterim :) İzlediklerim şöyle; 

When the phone rings 

Yıllar yıllar yıllar belki de yüzyıllar sonra kdrama izledim. Twitter yüzünden izledim zira timeline’da sadece ve sadece bu dizi vardı efendim! Ne zaman açsam iştahla izleniyordu ve artık direnmek anlamsızdı. Yether!!1!1! nidalarıyla açtım ve izlemeye başladım. Son bölümü az önce bitirdim. Bence çerezlik, fena olmayan bir diziydi. Günde bir dal izledim ve bitiverdi. Bu yönüyle oldukça akıcı olduğunu söylemem gerek. Kdrama klişelerini özlemişim, inkâr edemem. 

Rüzgara Bırak

Güzel şeyleri nasıl abartıyorsak hatta kabartıyorsak kötü şeyleri de aynı şekilde itinayla abartmalıyız diye düşünüyorum. Haksız olabilirim ama haklıyım. Öyle. Rüzgara Bırak filmi Barış Arduç ile Hande Erçel ikilisinin başrolünde oynadığı ve tamamen fanlara hizmet ettiğini düşündüğüm çerezlik mi desem klişenin klişesi mi desem karar veremeyeceğim bir film. Filmin konusu daha önce pek çok kez gördüğümüz, aşina olduğumuz bir konu: Esas karakterlerden biri diğer esas karakteri bir anlaşmaya ikna etmek üzere yanına gider ve ikna sürecinde hop aşk başlar. Aa! Nereden çıktı bu aşk şimdi ama değil mi? Hiç beklemiyorduk :) Müthiş bir güzelliğe sahip Hande’nin oyunculukta hala geride olması üzücü ama aslında dizi-film konusunda genel anlamda ileriye gittikçe geriliyoruz durumu var. Çoğu proje Ortadoğu ülkelerine satılmak üzere çekiliyor; konular, oyuncular ve birçok detay genelde hep aynı. Film klişe, izlemeseniz de olur. Ben öğle yemeğimi yerken izledim. Siz de bir iş tutarken izleyebilirsiniz özel olarak hazırlık yapıp izlemenizi tavsiye ve tasvip etmem :) 

Mart ayına resmi olarak geçiş yapabilirim. Bugün ilk sahura kalkacağız. Çok şükür kavuştuk :) Ramazan ayını seviyorum; keyifli, huzurlu, eğlenceli, kalabalık, lezzetli, coşkulu geçiyor. Bu ay iki önemli yaş günü var hem :) Biri benim. Kıps! 


7 Şubat 2025 Cuma

4 Şubat: Unutulmaz bir gün!

Bugün minnoş yeğenimin yaş günü! 4 yıl önce bugün ikinci kez hala oldum sayesinde. Ve bir erkek halası ile kız halası olmanın ne denli farklı olduğunu bu dört yıllık süreçte çok iyi deneyimledim. 

Cancağızım! Öylesine zarif bir kız çocuğusun ki seni anlatmak ve tarif etmek imkânsız! Biliyorsun, favori halan benim! Diğer halalarına isimleriyle seslenip benim peşimden “ala, ala!” diye koşmanı beni biricik, en sevdiğin, en favori halan ilan etmene yormuştum ama meğer ismimi söyleyemiyormuşsun halacım! Zira adımı azıcık söyleyebildiğin ilk an bu kez adımla koştun peşimden. Abinin izinden gidiyorsun küçük kız :) İsmimi söylemene bayılıyorum! Abin ve senin için her zaman masalcı arkadaş olarak kalacağımdan şüphen olmasın! Senin hatta sizin için daima ama daima heybemde yeni kelimeler, yeni hikayeler, yeni maceralar olacak. Bilirsiniz, halanız hikâye uydurmaya bayılır. Sizinle gülme krizlerine girmek, mahalle maçı yapmak, misafircilik oynamak, abi-kardeş tartışmalarınıza şahitlik etmek, uyku öncesi gevezelik etmek, yolculuk yapmak, kudurmak çok eğlenceli! 

Cancağızım E, seni gözlerimiz dolacak kadar çok seviyoruz. Kalbimizi titreten bir sevgi bu. Ne kadar anlatsak da tarifi imkânsız. İyi ki doğdun küçük kız! 


Not: Bu minik içeriği 4 şubattan bir gün önce yazmış ve otomatik yayınlanması için planlamıştım fakat bir şeyleri yanlış yapmış olmalıyım ki yayınlanmamış. 4 Şubat 2025 tarihinde yayınlamışım gibi okuyoruz bu postu, ona göre :) 



18 Ocak 2025 Cumartesi

Ocak Postası: Hadi blog yazmaya dönelim!

Selamlar, sevgiler ve daha neler neler…

Blog yazma işi hâlâ çok popüler ama biz tembeliz bence. Biraz büyüyünce neden buraları terk edip gittik hiç bilmiyorum. Hayat neden bizi bu kadar içine çekti de birkaç satır yazacak kadar vakit ayıramaz olduk, ha? Şahsım adına konuşuyorum, geçtiğimiz yıllar boyunca hiç yazmadığım kadar yazı yazdım ama hiçbirini buraya yazmadım. Bilgisayarımda binlerce yazılık geniş bir arşiv var desem inanır mısınız? İnanın lütfen, var :)

2024 yılının son ayı benim için biraz garipti. Dönüm noktası deyip gözümde büyütmek istemiyorum çünkü bu konuda kafam fena halde karışık fakat yazı konusunda epey dinginliğe kavuştuğum bir döneme adım attım diyebilirim. Hani bir kitap okudum ya da bir film izledim hatta artırıyorum bir adam/kadın tanıdım hayatım değişti deriz ya hayatımızın bir döneminde, hah işte buna benzer bir şey oldu ama asla bu kadar büyütülecek bir şey değil, lütfen siz de ben de kafamızda büyütmeyelim bu meseleyi. Ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi minvalinde düşünelim. Kötü bir örnek oldu sanki be. Neyse. Yazdım, silemem.

Şu sıralar minimal düzeyde içerik yazıyor, bundan fena halde keyif duyuyorum. Zihnimin sakinleşmesi için buna ihtiyaç varmış. Esasında bir on beş gün kadar tek satır yazmadığım minik bir ara verdim fakat kelimeler beni çağırınca KPOP idolleri kadar olmasa da ben de comeback yaptım. Özlemiştim, yalan yok. İşbu sebeple buralara daha sık uğramayı düşünüyorum. Çünkü neden olmasın? Vallahi bizi yazmak kurtaracak!

Modern çağın ya da sosyal medyanın mı desek bilmem yeni kelimesi “ghosting” bu aralar çok sık karşıma çıkıyor. Nedir bu ghosthing ya da ghost’lamak? Çok sevimsiz ve saygısızca bir şey, çoğunuz biliyorsunuz. İletişimin aniden kesilmesi efenim. Evet, hayatınızın bir döneminde böyle bir şey yaşadıysanız eğer tebrikler, ghost’lanmışsınız! Pek tabii ki ben de ghost’landım! Çünkü adam ghost hocam! :)

Ne kadar sinir bozucu bir şey bu, değil mi? Arkadaşınızın sizinle aniden iletişimi kesmesi ve sizin iletişim çabanıza kayıtsız kalması çok saygısızca bir şey. Lütfen siz siz olun ve görüşmek istemediğiniz arkadaşınıza ‘görüşmek istemiyorum’ deyin. Bu kadar basit. Onlar da tamam desin, olsun bitsin. Mis! Neticede o ana kadar arkadaştınız siz, hiç mi hatırı yoktu o zamanların?

Bu ghost konusu neden yazımda birden peyda oldu bilmiyorum. Biliyorum da bilmiyorum:)

O halde bu yazının şarkısı yine yeniden “bu” olsun. Çünkü lost on you arkadaşlar, şaka değil!

29 Aralık 2024 Pazar

2024 Z Raporu

 




Selamlar!

En son kaç yılında bloğuma yazı yazmış veya yayınlamışım bilmiyorum. Bugün neden burayı açtım ve yazı yazıyorum onu hiç bilmiyorum. Bloğumu tamamen unutmuştum. Aslında durum şöyle; yazı yazmak, yeteneğim olmasa da sevdiğim bir uğraş, hayatımın her döneminde anlamsız da olsa bir şeyler yazıyor olmak istiyorum ve işbu sebeple yepyeni, sıfır kilometre bir blog açmaya karar vermiştim. Gerçek bir mabed olacaktı! Çünkü neden olmasın canım? Ve fakat dostlar anlamsız bir şekilde bu blog gözüme sokuldu, burnumun dibinde bitti bir anda! Unutmuştum ve şarkıda dediği gibi “eskidendi, çok eskiden…”

Geçip giden yıllar insanları değil armutları olgunlaştırırken hiç şüphesiz bana da biraz dokundu:) Ah kalbim diyor ve zamanın getirdiklerini keyifle kabullenip yaşıyoruz. Zaten başka türlüsü de pek mümkün değil be arkadaşlar. 2024 yılını geride bırakmak üzere olduğumuz şu günlerde bu yılı hem sevip hem sevmediğimi söylemek isterim. Yılın güzel yanı bu sene hiç kayıp vermemiş olmamız ve aksine ailemizde yeni kişilerin girmesi, daha da kalabalıklaşmamız olabilir. Sevmediğim yanı ise yeni bir şeyle tanıştık, adını söylemek istemediğim bir rahatsızlık. Kahretti biraz bizi ama Allah’ın cezası aynı zamanda lütfu olan zaman buna da alıştırdı bizi. El mahkûm!

2024 yılında kendim için pek bir şey yapmadım. Biraz ailem de ailem takıldım. Sabah işe git, akşam gel biraz keyif yap, hafta sonları evim evim canım evim modunda takıl derken fena bir yıl geçirmedim. Ve fakat arkadaşlar birkaç alanda birkaç öğrenmek istediğim konu vardı ihmal ettim, erteledim açıkça tembellik ettim. Bu konuda kendime kızgınım! Kın kın kın kınıyorum kendimi.

Bu yıl mini kütüphaneme pek kitap eklemedim çünkü eklediklerimi henüz bitiremedim. Eskiden hiç kitap biriktirmez okur dağıtırdım ve ne zaman minik de olsa bir kütüphane yapayım dedim işte o zaman okuma rutinim bozuldu, dengem şaştı. 2024 yılında 12 kitap okumuşum. Her ay bir kitap hiç yoktan iyi elbette fakat kitap kurdu olduğum günleri özlemiyor değilim. Sizin şahitliğinizde (Acaba bu yazıyı bir kişi bile okuyacak mı? Çünkü ben kendi yazdığım yazıyı bile hata vs var mı diye tekrar dönüp okumuyorum. Sağlık olsun *gülücük*) 2025 yılında bir değil iki değil üç değil dört değil taaaam 50 kitap okuma hedefi koyuyorum! Hodri meydan!

Yılın ilk kitabı muhtemelen “Puslu Kıtalar Atlası” olacak. Sonra bu yıl lise yıllarında okuduğum bazı klasikleri kaliteli çevirilerle tekrar okumak istiyorum. Canım Raskolnikov okumak istiyor, özledim adamı resmen dfjhg Bu dediklerime ben de pek inanmıyorum ama neyse diyor ümit etmeye devam ediyoruz.


O zaman son birkaç yıldır takıntılı şekilde dinlediğim bu şarkıyla seneye veda edelim :) 


Sağlıcakla efenim.



21 Aralık 2019 Cumartesi

2019 Z Raporu



Selam dostlar, yine ben.

2019 yılını tıpkı 2018 yılını kapadığım gibi Z raporuyla kapatmaya geldim. 2018 Z Raporu’nu yazarken 2019 yılında aktif bir Blogger olacağımı düşünüyordum. Ne oldu? Bir (1) tane bile yazı yazmadan geçirdiğim bir yıl oldu. Düşünebiliyor musunuz; 2018 Aralık ayında Z raporu yazısını yazdım ve hop 2019 Aralık’a kadar blog boş geçti :) Tabii sizin umurunuzda değil ama bana epey garip geldi doğrusu. Ve şimdi yine bir Aralık ayındayız; ben yine Z raporuyla buradayım. Bloğun konseptini bu yönde mi değiştirsem acaba? Senede bir gün yazı! Nasıl ama? :) 2020 yılında böyle olmamasını umarak bir önceki yılın raporunda yazdıklarıma da göz gezdirerek yeni Z raporuna geçiş yapıyorum.

2018 Z raporuna Nisan ayıyla başlamışım. Küçük adam Selimişko’nun hayatımıza girdiğini mutlulukla duyurmuşum. Selim şu sıralar bir buçuk yaşında ve peşimde “Lali! Lali!” diye koşturuyor. Asla Nazlı diyemiyor; yirim! O kadar güldürüyor ki bizi anlatamam. Hasan Ali Toptaş’ın Ben Bir Gürgen Dalıyım diye bir kitabı var. Orada yanlış hatırlamıyorsam eğer yaşlı bir marangozun atölyesinde, duvar dibinde günlerce bekleyen gürgen dalı, kendi halini unutup işleri kötü diye hüzünlenen marangoza dertlenip, ‘yüzü azıcık gülse olduğumuz yerde yeşillenirdik’ diyordu. Biz de öyleyiz, Selimişko azıcık gülse olduğumuz yerde yeşilleniyoruz :) Muazzam bir velet. Halasına mı çekti nedir bilmiyorum ki :)

2018 yılında gerçekten birçok sorun yaşadık. 2019 yılı çok şükür öyle değildi. Hatta yeniliklere adım attık yılın son çeyreğinde. Taşınıyoruz. 20 küsur yıldır oturduğumuz evden 2020’nin ilk üç aylık döneminde ayrılacağız gibi görünüyor. Aylardır tadilat yaptırıyoruz evde, asla bitmiyor. Tam artık hazır gibi ya ufaktan toparlanalım dediğimiz noktada dur şurayı da şöyle yaptıralım diyoruz lakin bitmiyor. En son 20 yıl önce falan taşındığımız halde birkaç yılda bir taşınıyormuşuz gibi gözümüzde büyüyor taşınmak. Ama güzel şeyler bunlar, yenilik iyidir.

2019 yılında iş anlamında fena şeyler olmadı hayatımda. Bir şeyler güzel gitti. Sene biterken verimliliğimi kaybetmiş ve hunharca çıkış yolu arıyor olsam da bu günlerin geçici olduğunu, toparlanacağımı biliyorum. (Allah’ım?) Minimal bir hayat yaşama arzumu kendi çapımda gerçekleştiriyorum. Fazla isteğim, hırsım yok. 2019 iyiydi diyebilirim bu noktada.

Bu yıl Pazar kahvaltıları full bizim evde oldu. Ablamlar, abimler, gelinler, damatlar, yengeler, amcalar, halalar, neneler, kuzenler derken neredeyse tüm yıl Pazar günleri kahvaltı sofrasına oturduk. Sekiz kişilik masaya dönüşümlü oturmuş olsak da Pazar günlerinin kalabalık, şenlikli, birlikte geçmesinden memnunum. Ah bir de o asla bitmeyen mutfak kalabalığı olmasa tadından yenmeyecek :))

2019 yılıyla ilgili tek utancım çok ama gerçekten çok az kitap okumam oldu. Canım kitaplarımın birçoğu beni bekliyor dolaplarda. Resmen sadece bir yerden bir yere giderken otobüste kitap okudum bu yıl. Ve emin olun yaşadığım şehirde en uzak mesafe 50 dakikalık otobüs yolculuğu ki ben prensip olarak yolculuğun 30 dakikadan fazla sürdüğü yerlere asla gitmiyorum! :))) 2020 ile ilgili özen göstereceğim yegâne şey kitaplar olacak. Mydestinyblog ismiyle açtığım Instagram hesabımda 2020’de daha çok kitap paylaşacağım inşallah. Sizi de beklerim.

Yeni yıl için beklentim yok :) Sağlıklı, huzurlu olalım yeter. Yapmak istediğim, zeminini hazırladığım ufak tefek şeyler var ama bir şey kesinleşmeden önce söylemeyi sevmeyengillerden olduğum içün detay vermeyeceğim. 2020 Z raporunda inşallah =) Bloğa ayda bir yazı gireceğim diye kendime söz veresim var ama yapamayacağımdan o kadar eminim ki. Umarım bir şeyler olur da buralara uğrarım. 

2020 Ocak ayında görüşelim inşallah. Buraları okuyan varsa selamlar :)

23 Aralık 2018 Pazar

2018 Z Raporu


Selam Hanımlar, Beyler, Romalılar! 

merhaba 2019!
2018'den 2019'a kaygılı fakat ince bir umutla geçiş... 

Ben geldim, bloğun sahibesi. 2018 yılını Z raporu ile kapatmaya geldim. Mesleğimi yapmıyor olsam da Z raporu almak bizim işimiz :) 2018 yılı blog için pek parlak geçmedi, tıpkı 2017 yılında olduğu gibi öksüz kaldı. Yazı yazmanın doruğunda olduğum halde buraları fazlasıyla ihmal ettim hatta bildiğin terk ettim. Blog mail adresime birkaç ayda bir gelen tatlı mailler olmasa burayı hepten unutacaktım. Bir ara bloglarda deli gibi “Yeni yıl mimleri” yazar, ne eğlenirdik. O günler biraz geride kaldı, herkes deli gibi yoğun artık. Heyhat. 2018 yılı sizin için nasıl geçti bilmem ama benim için hatta komple bizim için tek bir olay haricinde kötüydü.

20 Nisan 2018: Yağmurun çiselediği tatlı bir Nisan gününün öğle vaktinde ailemize küçük adam Selim katıldı. Gözlerini tüm ciddiyetiyle dünyaya açtı ve bir anda hepimizi etrafında pervane etmeye başladı. Ailedeki herkes bir şey oldu! Anne, baba, babaanne, dede, amca ve hala… Yeni sıfatlarımızı pek sevdiğimizi söylemeliyiz. Ortanca kardeş olmanın ötesinde ortanca halayım artık :) Neyse şimdi Instagram’daki yeni gelin ve yeni anne olmuş çılgın kadınlara bağlamadan bu paragrafa son vereyim aksjdsjsajsl Ha bu arada ailedeki doğum sırasına uyum sağlamak için Selim’i 10 gün önce doğurup Nisan ayına yetiştiren yengeciğime selam ederim :)) Sayesinde Aralık, Ocak, Şubat, Mart (x2) sıralaması bozulmadı ve Nisan ayı da doldu :) Yılın yarısında 6 kez pasta yiyeceğiz artık hdjsgf

2018 gerçekten türlü aksiliklerin yaşandığı bir yıl oldu bizim için. Hep bir sorun hep bir aksilik. Neşemizi kaybetmedik elbette ama çokça canımızın sıkıldığını inkâr edemem. Öyle veya böyle yıl bitiyor işte. Aslında 2018’den son bir gol daha beklemiyor değilim. Bir şey daha olacak ve öyle yeni seneye adım atacağız gibi görünüyor ama neyse. Kuruntu yapıyorumdur muhtemelen. Her şeyin hayırlısı diyen teyze moduna geçiş yapmak böyle durumlarda en iyisi :)

2019 yılından birkaç küçük –aslında büyük- beklentim var. Sadece beklemeyip üzerine adım atacağım şeyler bunlar. Umarım güzel sonuçlar alırım. Denemekten vazgeçmeyeceğim bir yıl olsun istiyorum. 2019 yılından tek korkum Haziran ayı. O dönem yine yeniden stresli bir kararın, yaşamsal değişim evresine geçiş yapabiliriz. En çok da bu dönem güzel geçsin istiyorum. Âmin. Âmin. Âmin.

2019 yılında sağlık ve huzur istiyorum. Azıcık da başka şeyler :) 2018 kötü geçti falan ama yeni yıl ruhu diye bir şey de gerçekten var. Sanki şahane bir yıl geçirmişim gibi 2019 yılına fazlasıyla umutlu ve heyecanlı adım atma telaşındayım. Kendime gelmeliyim, ruhumda birden peyda olan bu optimist, feci hayal kırıklığına uğramama sebep olabilir :)

Velhasıl-ı kelam sene bitiyor arkadaşlar. Herkese sağlık, huzur ve umut dolu bir yıl diliyorum. Aşsızlara aş, eşsizlere eş, işsizlere iş, evsizlere ev diliyorum :) Ha bir de n’olur şu kripto para dünyası kendini bir toparlasın, kendine gelsin; asabımızı bozmasın! 

Bence bu yazının şarkısı “budur” (Çünkü hayat…)

Sizin için 2018 nasıl geçti?

2 Ekim 2017 Pazartesi

Bir kitap kulübüm bile yok; anlıyor musun?

Bugün iki sezondur üyesi olduğum kitap kulübünden ayrıldım. Yaz tatilinde okumak için belirlediğimiz dokuz kitaptan sadece üçünü okumuş olmak, okuma şevkimi biraz kaybetmiş olmak ve içerik yazarlığından okumaya fırsat bulamamak beni gruptan ayrılmaya itti. Hem bir rahatladım, oylama ile seçilmiş kitapları değil keyfime göre seçeceğim kitapları okuyacağım moduna girdim hem de her ay toplanıp tek kitabı onlarca farklı bakış açısıyla değerlendiremeyecek olmaktan ötürü üzüldüm. Sohbet - muhabbet de cabası tabii. Alışmak lazım. 

Bu arada bir çılgınlık yapıp hikaye-öykü tarzı şeyler yazmaya, denemeye karar verdim. Yeteneğin y'si yok ama olsun, denemek hiç yoktan beceriksizliğimle eğlenmek istiyorum. Kitap kulübümüzde ciddi bir emek ve heyecanla yaz başından bu yana düzenli olarak kitap yazan bir arkadaş var. Heveslendirdi beni doğrusu. Denemekten zarar çıkmaz diye düşünüyorum :') Burada paylaşır hunharca eğleniriz artık. Bekle beni blog! 

Öyle işte sevgili blog. 

o halde; mydestiny çu! 

21 Ağustos 2017 Pazartesi

Karamsar blogger in da house!

Selam blog insanları,

Bazen kendimi şu meşhur süte düşen iki fare hikâyesindeki çırpınan fare gibi hissediyorum. Lakin bir sorun var ben çırpındığım halde sütün yüzeyi bir türlü tabaka halini almıyor, tereyağına falan dönüşüp kurtulmamı sağlamıyor. Çabalarım nafile kalıyor. Kamu spotu gibi oldu biraz böyle yazınca. Bkz: Bazen kendinizi çok yalnız ve çaresiz mi hissediyorsunuz? Çare Alo 183’de! :) 183 benim şu sütü kaymağa çevirememe halime de yardım eder mi acaba?

Aylar sonra bu kadar kısa ve karamsar bir yazıyla bloğuma dönüyor olmanın verdiği can sıkıcı ruh halimi alıyor ve yazmam gereken yazılara dönüyorum efenim. 

Bahab’ınız bol, ruhunuz şen olsun! 

15 Temmuz 2017 Cumartesi

Yaz Şarkısı ♪ ♫


Sizinle yaz aylarında en sevdiğim şarkıyı paylaşmaya geldim kjhskjdhf 



Bir aşk bodrumda yaşanıyor güzelim iki akın - adrenalin djkshf

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Sevgili Blog, ben geldim sanırım

Sevgili Blog,

Seni ihmal ettiğimi ara sıra aldığım 'Neden blog yazmıyorsunuz? Bloğu bıraktınız mı?' mailleri ile fark etmiş olsam da ruhumdaki Oblomov bir türlü eyleme geçmeme izin vermiyor. Ah şu lanet sıcaklar ve beni kollarıyla saran tembellik... Kurtulamıyorum! Taslaklardaki kitap yorumlarının haddi hesabı yok, yarım yamalak yayınlanmak için beni bekliyorlar. İlginç bir şekilde sürekli yazı yazıyor olmama karşın bloğuma tek satır yazamıyor, taslaklarımı hizaya sokup yayına gönderemiyorum. 

Az biraz havadis ver dersen okuyucu; kurslara gidiyorum bu yaz. Hali hazırda bir sertifika programına gidiyorum şu sıralar. Ek olarak yüzme kursuna yazıldım. Yıllardır denizin dibinde yaşayan biri olarak yeter (hatta yether!) dedim ve yüzme kursuna kayıt yaptım. Temmuz ortasında başlayacak, bakalım ne olacak? Miyop biri olarak gözlükle yüzme öğrenebilecek miyim? Gözlüğümü çıkardığımda bulanık bir görüş açısıyla keyifle öğrenebilir miyim? Lens almalı mıyım? Ne halt etmeliyim? gibi sorular kafamda yok değil. Temmuzun sonuna doğru denizde keyif yapacak kadar yüzmeyi öğrenmiş olmayı umuyorum. Siz benim gibi yapmayın yüzmeyi öğrenmek için gecikmeyin çocuğum. (Kamu spotu) 

İş durumları hala sallantıda. Kpss'ye bulaşmamak için verdiğim çabalarım gittikçe zayıflıyor. Şu an halihazırda yaptığım bir iş var ama kendi içinde çokça amaları olduğundan iş durumum işsiz - çalışıyor arasında bir yerde dengesiz bir şekilde ilerliyor. 

Şu sıralar en sevmediğim şey kitap okuyamıyor oluşum. O kadar o kadar o kadar ama gerçekten o kadar sıcak ve nemli ki kitap okuyası gelmiyor insanın. Kitap kulübümüz tatile girdi ve yaklaşık 6 kitap seçtik Eylül ayına kadar lakin henüz bir tanesini bile okumadım. Kocaman bir aferin bana. Bugün radikal bir kararla kitap okumaya karar kıldım. Oğuz Atay ile tanışma günü bugün! Ürkmüyor değilim. 

O halde; mydestiny çu! 
Sağlıcakla.