Sevgili Blog,
Seni ihmal ettiğimi ara sıra aldığım 'Neden blog yazmıyorsunuz? Bloğu bıraktınız mı?' mailleri ile fark etmiş olsam da ruhumdaki Oblomov bir türlü eyleme geçmeme izin vermiyor. Ah şu lanet sıcaklar ve beni kollarıyla saran tembellik... Kurtulamıyorum! Taslaklardaki kitap yorumlarının haddi hesabı yok, yarım yamalak yayınlanmak için beni bekliyorlar. İlginç bir şekilde sürekli yazı yazıyor olmama karşın bloğuma tek satır yazamıyor, taslaklarımı hizaya sokup yayına gönderemiyorum.
Az biraz havadis ver dersen okuyucu; kurslara gidiyorum bu yaz. Hali hazırda bir sertifika programına gidiyorum şu sıralar. Ek olarak yüzme kursuna yazıldım. Yıllardır denizin dibinde yaşayan biri olarak yeter (hatta yether!) dedim ve yüzme kursuna kayıt yaptım. Temmuz ortasında başlayacak, bakalım ne olacak? Miyop biri olarak gözlükle yüzme öğrenebilecek miyim? Gözlüğümü çıkardığımda bulanık bir görüş açısıyla keyifle öğrenebilir miyim? Lens almalı mıyım? Ne halt etmeliyim? gibi sorular kafamda yok değil. Temmuzun sonuna doğru denizde keyif yapacak kadar yüzmeyi öğrenmiş olmayı umuyorum. Siz benim gibi yapmayın yüzmeyi öğrenmek için gecikmeyin çocuğum. (Kamu spotu)
İş durumları hala sallantıda. Kpss'ye bulaşmamak için verdiğim çabalarım gittikçe zayıflıyor. Şu an halihazırda yaptığım bir iş var ama kendi içinde çokça amaları olduğundan iş durumum işsiz - çalışıyor arasında bir yerde dengesiz bir şekilde ilerliyor.
Şu sıralar en sevmediğim şey kitap okuyamıyor oluşum. O kadar o kadar o kadar ama gerçekten o kadar sıcak ve nemli ki kitap okuyası gelmiyor insanın. Kitap kulübümüz tatile girdi ve yaklaşık 6 kitap seçtik Eylül ayına kadar lakin henüz bir tanesini bile okumadım. Kocaman bir aferin bana. Bugün radikal bir kararla kitap okumaya karar kıldım. Oğuz Atay ile tanışma günü bugün! Ürkmüyor değilim.
O halde; mydestiny çu!
Sağlıcakla.