21 Aralık 2019 Cumartesi

2019 Z Raporu



Selam dostlar, yine ben.

2019 yılını tıpkı 2018 yılını kapadığım gibi Z raporuyla kapatmaya geldim. 2018 Z Raporu’nu yazarken 2019 yılında aktif bir Blogger olacağımı düşünüyordum. Ne oldu? Bir (1) tane bile yazı yazmadan geçirdiğim bir yıl oldu. Düşünebiliyor musunuz; 2018 Aralık ayında Z raporu yazısını yazdım ve hop 2019 Aralık’a kadar blog boş geçti :) Tabii sizin umurunuzda değil ama bana epey garip geldi doğrusu. Ve şimdi yine bir Aralık ayındayız; ben yine Z raporuyla buradayım. Bloğun konseptini bu yönde mi değiştirsem acaba? Senede bir gün yazı! Nasıl ama? :) 2020 yılında böyle olmamasını umarak bir önceki yılın raporunda yazdıklarıma da göz gezdirerek yeni Z raporuna geçiş yapıyorum.

2018 Z raporuna Nisan ayıyla başlamışım. Küçük adam Selimişko’nun hayatımıza girdiğini mutlulukla duyurmuşum. Selim şu sıralar bir buçuk yaşında ve peşimde “Lali! Lali!” diye koşturuyor. Asla Nazlı diyemiyor; yirim! O kadar güldürüyor ki bizi anlatamam. Hasan Ali Toptaş’ın Ben Bir Gürgen Dalıyım diye bir kitabı var. Orada yanlış hatırlamıyorsam eğer yaşlı bir marangozun atölyesinde, duvar dibinde günlerce bekleyen gürgen dalı, kendi halini unutup işleri kötü diye hüzünlenen marangoza dertlenip, ‘yüzü azıcık gülse olduğumuz yerde yeşillenirdik’ diyordu. Biz de öyleyiz, Selimişko azıcık gülse olduğumuz yerde yeşilleniyoruz :) Muazzam bir velet. Halasına mı çekti nedir bilmiyorum ki :)

2018 yılında gerçekten birçok sorun yaşadık. 2019 yılı çok şükür öyle değildi. Hatta yeniliklere adım attık yılın son çeyreğinde. Taşınıyoruz. 20 küsur yıldır oturduğumuz evden 2020’nin ilk üç aylık döneminde ayrılacağız gibi görünüyor. Aylardır tadilat yaptırıyoruz evde, asla bitmiyor. Tam artık hazır gibi ya ufaktan toparlanalım dediğimiz noktada dur şurayı da şöyle yaptıralım diyoruz lakin bitmiyor. En son 20 yıl önce falan taşındığımız halde birkaç yılda bir taşınıyormuşuz gibi gözümüzde büyüyor taşınmak. Ama güzel şeyler bunlar, yenilik iyidir.

2019 yılında iş anlamında fena şeyler olmadı hayatımda. Bir şeyler güzel gitti. Sene biterken verimliliğimi kaybetmiş ve hunharca çıkış yolu arıyor olsam da bu günlerin geçici olduğunu, toparlanacağımı biliyorum. (Allah’ım?) Minimal bir hayat yaşama arzumu kendi çapımda gerçekleştiriyorum. Fazla isteğim, hırsım yok. 2019 iyiydi diyebilirim bu noktada.

Bu yıl Pazar kahvaltıları full bizim evde oldu. Ablamlar, abimler, gelinler, damatlar, yengeler, amcalar, halalar, neneler, kuzenler derken neredeyse tüm yıl Pazar günleri kahvaltı sofrasına oturduk. Sekiz kişilik masaya dönüşümlü oturmuş olsak da Pazar günlerinin kalabalık, şenlikli, birlikte geçmesinden memnunum. Ah bir de o asla bitmeyen mutfak kalabalığı olmasa tadından yenmeyecek :))

2019 yılıyla ilgili tek utancım çok ama gerçekten çok az kitap okumam oldu. Canım kitaplarımın birçoğu beni bekliyor dolaplarda. Resmen sadece bir yerden bir yere giderken otobüste kitap okudum bu yıl. Ve emin olun yaşadığım şehirde en uzak mesafe 50 dakikalık otobüs yolculuğu ki ben prensip olarak yolculuğun 30 dakikadan fazla sürdüğü yerlere asla gitmiyorum! :))) 2020 ile ilgili özen göstereceğim yegâne şey kitaplar olacak. Mydestinyblog ismiyle açtığım Instagram hesabımda 2020’de daha çok kitap paylaşacağım inşallah. Sizi de beklerim.

Yeni yıl için beklentim yok :) Sağlıklı, huzurlu olalım yeter. Yapmak istediğim, zeminini hazırladığım ufak tefek şeyler var ama bir şey kesinleşmeden önce söylemeyi sevmeyengillerden olduğum içün detay vermeyeceğim. 2020 Z raporunda inşallah =) Bloğa ayda bir yazı gireceğim diye kendime söz veresim var ama yapamayacağımdan o kadar eminim ki. Umarım bir şeyler olur da buralara uğrarım. 

2020 Ocak ayında görüşelim inşallah. Buraları okuyan varsa selamlar :)

23 Aralık 2018 Pazar

2018 Z Raporu


Selam Hanımlar, Beyler, Romalılar! 

merhaba 2019!
2018'den 2019'a kaygılı fakat ince bir umutla geçiş... 

Ben geldim, bloğun sahibesi. 2018 yılını Z raporu ile kapatmaya geldim. Mesleğimi yapmıyor olsam da Z raporu almak bizim işimiz :) 2018 yılı blog için pek parlak geçmedi, tıpkı 2017 yılında olduğu gibi öksüz kaldı. Yazı yazmanın doruğunda olduğum halde buraları fazlasıyla ihmal ettim hatta bildiğin terk ettim. Blog mail adresime birkaç ayda bir gelen tatlı mailler olmasa burayı hepten unutacaktım. Bir ara bloglarda deli gibi “Yeni yıl mimleri” yazar, ne eğlenirdik. O günler biraz geride kaldı, herkes deli gibi yoğun artık. Heyhat. 2018 yılı sizin için nasıl geçti bilmem ama benim için hatta komple bizim için tek bir olay haricinde kötüydü.

20 Nisan 2018: Yağmurun çiselediği tatlı bir Nisan gününün öğle vaktinde ailemize küçük adam Selim katıldı. Gözlerini tüm ciddiyetiyle dünyaya açtı ve bir anda hepimizi etrafında pervane etmeye başladı. Ailedeki herkes bir şey oldu! Anne, baba, babaanne, dede, amca ve hala… Yeni sıfatlarımızı pek sevdiğimizi söylemeliyiz. Ortanca kardeş olmanın ötesinde ortanca halayım artık :) Neyse şimdi Instagram’daki yeni gelin ve yeni anne olmuş çılgın kadınlara bağlamadan bu paragrafa son vereyim aksjdsjsajsl Ha bu arada ailedeki doğum sırasına uyum sağlamak için Selim’i 10 gün önce doğurup Nisan ayına yetiştiren yengeciğime selam ederim :)) Sayesinde Aralık, Ocak, Şubat, Mart (x2) sıralaması bozulmadı ve Nisan ayı da doldu :) Yılın yarısında 6 kez pasta yiyeceğiz artık hdjsgf

2018 gerçekten türlü aksiliklerin yaşandığı bir yıl oldu bizim için. Hep bir sorun hep bir aksilik. Neşemizi kaybetmedik elbette ama çokça canımızın sıkıldığını inkâr edemem. Öyle veya böyle yıl bitiyor işte. Aslında 2018’den son bir gol daha beklemiyor değilim. Bir şey daha olacak ve öyle yeni seneye adım atacağız gibi görünüyor ama neyse. Kuruntu yapıyorumdur muhtemelen. Her şeyin hayırlısı diyen teyze moduna geçiş yapmak böyle durumlarda en iyisi :)

2019 yılından birkaç küçük –aslında büyük- beklentim var. Sadece beklemeyip üzerine adım atacağım şeyler bunlar. Umarım güzel sonuçlar alırım. Denemekten vazgeçmeyeceğim bir yıl olsun istiyorum. 2019 yılından tek korkum Haziran ayı. O dönem yine yeniden stresli bir kararın, yaşamsal değişim evresine geçiş yapabiliriz. En çok da bu dönem güzel geçsin istiyorum. Âmin. Âmin. Âmin.

2019 yılında sağlık ve huzur istiyorum. Azıcık da başka şeyler :) 2018 kötü geçti falan ama yeni yıl ruhu diye bir şey de gerçekten var. Sanki şahane bir yıl geçirmişim gibi 2019 yılına fazlasıyla umutlu ve heyecanlı adım atma telaşındayım. Kendime gelmeliyim, ruhumda birden peyda olan bu optimist, feci hayal kırıklığına uğramama sebep olabilir :)

Velhasıl-ı kelam sene bitiyor arkadaşlar. Herkese sağlık, huzur ve umut dolu bir yıl diliyorum. Aşsızlara aş, eşsizlere eş, işsizlere iş, evsizlere ev diliyorum :) Ha bir de n’olur şu kripto para dünyası kendini bir toparlasın, kendine gelsin; asabımızı bozmasın! 

Bence bu yazının şarkısı “budur” (Çünkü hayat…)

Sizin için 2018 nasıl geçti?

2 Ekim 2017 Pazartesi

Bir kitap kulübüm bile yok; anlıyor musun?

Bugün iki sezondur üyesi olduğum kitap kulübünden ayrıldım. Yaz tatilinde okumak için belirlediğimiz dokuz kitaptan sadece üçünü okumuş olmak, okuma şevkimi biraz kaybetmiş olmak ve içerik yazarlığından okumaya fırsat bulamamak beni gruptan ayrılmaya itti. Hem bir rahatladım, oylama ile seçilmiş kitapları değil keyfime göre seçeceğim kitapları okuyacağım moduna girdim hem de her ay toplanıp tek kitabı onlarca farklı bakış açısıyla değerlendiremeyecek olmaktan ötürü üzüldüm. Sohbet - muhabbet de cabası tabii. Alışmak lazım. 

Bu arada bir çılgınlık yapıp hikaye-öykü tarzı şeyler yazmaya, denemeye karar verdim. Yeteneğin y'si yok ama olsun, denemek hiç yoktan beceriksizliğimle eğlenmek istiyorum. Kitap kulübümüzde ciddi bir emek ve heyecanla yaz başından bu yana düzenli olarak kitap yazan bir arkadaş var. Heveslendirdi beni doğrusu. Denemekten zarar çıkmaz diye düşünüyorum :') Burada paylaşır hunharca eğleniriz artık. Bekle beni blog! 

Öyle işte sevgili blog. 

o halde; mydestiny çu! 

21 Ağustos 2017 Pazartesi

Karamsar blogger in da house!

Selam blog insanları,

Bazen kendimi şu meşhur süte düşen iki fare hikâyesindeki çırpınan fare gibi hissediyorum. Lakin bir sorun var ben çırpındığım halde sütün yüzeyi bir türlü tabaka halini almıyor, tereyağına falan dönüşüp kurtulmamı sağlamıyor. Çabalarım nafile kalıyor. Kamu spotu gibi oldu biraz böyle yazınca. Bkz: Bazen kendinizi çok yalnız ve çaresiz mi hissediyorsunuz? Çare Alo 183’de! :) 183 benim şu sütü kaymağa çevirememe halime de yardım eder mi acaba?

Aylar sonra bu kadar kısa ve karamsar bir yazıyla bloğuma dönüyor olmanın verdiği can sıkıcı ruh halimi alıyor ve yazmam gereken yazılara dönüyorum efenim. 

Bahab’ınız bol, ruhunuz şen olsun! 

15 Temmuz 2017 Cumartesi

Yaz Şarkısı ♪ ♫


Sizinle yaz aylarında en sevdiğim şarkıyı paylaşmaya geldim kjhskjdhf 



Bir aşk bodrumda yaşanıyor güzelim iki akın - adrenalin djkshf

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Sevgili Blog, ben geldim sanırım

Sevgili Blog,

Seni ihmal ettiğimi ara sıra aldığım 'Neden blog yazmıyorsunuz? Bloğu bıraktınız mı?' mailleri ile fark etmiş olsam da ruhumdaki Oblomov bir türlü eyleme geçmeme izin vermiyor. Ah şu lanet sıcaklar ve beni kollarıyla saran tembellik... Kurtulamıyorum! Taslaklardaki kitap yorumlarının haddi hesabı yok, yarım yamalak yayınlanmak için beni bekliyorlar. İlginç bir şekilde sürekli yazı yazıyor olmama karşın bloğuma tek satır yazamıyor, taslaklarımı hizaya sokup yayına gönderemiyorum. 

Az biraz havadis ver dersen okuyucu; kurslara gidiyorum bu yaz. Hali hazırda bir sertifika programına gidiyorum şu sıralar. Ek olarak yüzme kursuna yazıldım. Yıllardır denizin dibinde yaşayan biri olarak yeter (hatta yether!) dedim ve yüzme kursuna kayıt yaptım. Temmuz ortasında başlayacak, bakalım ne olacak? Miyop biri olarak gözlükle yüzme öğrenebilecek miyim? Gözlüğümü çıkardığımda bulanık bir görüş açısıyla keyifle öğrenebilir miyim? Lens almalı mıyım? Ne halt etmeliyim? gibi sorular kafamda yok değil. Temmuzun sonuna doğru denizde keyif yapacak kadar yüzmeyi öğrenmiş olmayı umuyorum. Siz benim gibi yapmayın yüzmeyi öğrenmek için gecikmeyin çocuğum. (Kamu spotu) 

İş durumları hala sallantıda. Kpss'ye bulaşmamak için verdiğim çabalarım gittikçe zayıflıyor. Şu an halihazırda yaptığım bir iş var ama kendi içinde çokça amaları olduğundan iş durumum işsiz - çalışıyor arasında bir yerde dengesiz bir şekilde ilerliyor. 

Şu sıralar en sevmediğim şey kitap okuyamıyor oluşum. O kadar o kadar o kadar ama gerçekten o kadar sıcak ve nemli ki kitap okuyası gelmiyor insanın. Kitap kulübümüz tatile girdi ve yaklaşık 6 kitap seçtik Eylül ayına kadar lakin henüz bir tanesini bile okumadım. Kocaman bir aferin bana. Bugün radikal bir kararla kitap okumaya karar kıldım. Oğuz Atay ile tanışma günü bugün! Ürkmüyor değilim. 

O halde; mydestiny çu! 
Sağlıcakla. 


27 Aralık 2016 Salı

Kitap Okuma Alışkanlığımı Nasıl Kaybettim?

Başlığı okuyanlar şok! :)

Bu aralar herkes "kitap okuma alışkanlığımı nasıl kazandım?" temalı yazılar yazıyorken ben de son günler yaşadığım okuyamama durumunu yazmaya karar verdim. Aslında bu temada okuduğum yazılar biraz eski, bir ara bloglar arası böyle bir yazı zinciri oluşturulmuş muhtemelen ve ben yeni denk gelip 4-5 tanesini üst üste okuyunca bir durup kendime baktım ve bu yazı çıktı ortaya. İlerleyen zamanlarda "Nasıl kazandım?" yazsını da yazarım elbette zira kendimi bildim bileli okurum. 

2016 senesi kitap okuma açısından çok verimsiz bir yıl oldu benim için. Yıllık 50 kitap okuma hedefi koymuştum ama yanılmıyorsam 17 tane okudum. Hedefin yarısına bile ulaşamamış olmak çok acınası benim açımdan. Onca koşturma arasında şahane bir şekilde kitap okuyan insanları görünce (Bkz: hikaru) benim bu okuyamama durumum daha bir rahatsız edici olmaya başlıyor. 2016 senesinin ilk beş ayını KPSS sebebiyle kitap okumadan geçirdim. Bu 5 ay o kadar kitap okumadım ki kitap okuma alışkanlığımı yitirdim resmen. Geçtiğimiz günlerde twitter'a da yazmıştım; "o kadar kitap okuyamıyorum ki bir insan ancak bu  kadar okuyamaz.." Hakikaten de öyle. Kpss süresince deliler gibi kitap okuma hayali kuruyor, kitap alışverişi yapıyordum lakin sınav geçip gidince kitap okumaya dönüş yapamadım. Kitap okumayı çok istiyorum ama bir türlü okuyamıyorum. Vay arkadaş neymiş bu böyle. Kitap aldığım halde okuyamıyorum. Sinirlenmemek namümkün! 

Mayıs ayında geçtiğimiz günlerde blogda da bahsettiğim Kitap Ağacı Ailesi grubuna katıldım. Ayda iki kitap belirliyor okuyoruz. Hah işte Kitap ağacı Ailesi olmasa bu kadar kitap bile okuyamayacaktım muhtemelen. Bi' de işin kötü yanı hep bana hitap etmeyen kitaplar okudum, o da biraz etki etti okuyamama halime. Misal hep Virginia Woolf okumak istemişimdir ki okudum da ama öyle zor okudum ki anlatamam. Mrs Dalloway kitabını seçmiştik, bilinç akışı tekniğinin önemli eserlerinden, yazarlarından biri kabul ediliyor yazar malum lakin kitabı çok zor okudum. Bitsin diye mücadele ettim Böyle kötü seçimler de kitap okuma isteğimi az biraz köreltmiş olabilir. Mayıs ayından bu yana okuduğum birkaç kitap haricinde sevdiğim kitap olmadı. Onları da yıl bitmeden blogda yazarsam ne güzel olurdu. Neyse. 

Eskiden bu yana eş zamanlı olarak birkaç kitap birden okumayı severim. Her odada bir kitap okur, her odada mutlaka bir kitabım olurdu. İçerik olarak sevmediğim bir kitaba denk geldiğimde okuduğum başka bir kitaba geçer tekrar o kitaba dönerdim falan böylece sıkıcı bile olsa kitabı kolayca bitirirdim. Bu sayede bir haftada en az 3 kitap okumuş olurdum. Şimdilerde ayda iki kitabı zor okuyorum. Okuyamadığım halde kitap almaya devam ediyor oluşum da ayrı bir ironidir. 

Biri bana bu günlerin geleceğini söylese inanmazdım. Şimdi ise yaşıyorum. 2017 yılının bol kitaplı bir yıl olmasını diliyorum kendim için. Kitap okuyamamak çok can sıkıcı. Durumun farkında olup da bir şey yapamamak, üstümdeki ataleti atamamak ayrıca sinir bozucu. Şimdilerde Onca Yoksulluk Varken'i okuyorum. Bitince Hasan Ali Toptaş'ın Kuşlar Yasına Gider kitabını okuyacağım. Hasan Ali Toptaş çok uzun zamandır okumak istediğim bir yazar kitabını okumak için sabırsızlanıyor olmam eski günlerime dönüş yapacağıma dair bir sinyaldir umarım :) 

Siz de durumlar nedir? Yoğun temponuza rağmen kitap okuyabiliyor musunuz? 
Benim gibi olmayın, okuyun :)) 

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere efenim; saygılar sevgiler ve daha neler neler.. 

9 Aralık 2016 Cuma

Emanet Kitap Verme Sorunsalı

Size okuyup sevdiğim bir kitabı tanıtacak, altını çizdiğim satırları alıntılayacaktım ama kitap elimde değil dostlar. Kitaplığa bakıyorum yok, dolaba bakıyorum yok, nerede bu kitap yav derken düştü aklıma o meşum gün; emanet vermiştim! Ben o kitabı o kıza emanet verdiğimde Ayşe tatile çıksın operasyonu başlmsalkjfakf tamam tamam abarttım fakat şöyle söyleyeyim bahar geldi geçti kitap gelmez oldu. Ki ben kitap biriktirmeyi pek sevmeyen biriyim. Sevdiğim kitapları paylaşırım ama üzerinden on dört bahar geçince eskisi kadar paylaşımcı olamıyor insan. Şimdilerde kitap dostu kişilere emanet vermeye çalışıyor, sevdiğim bir kitapsa peşine düşüyorum. Çünkü eskiye nazaran kitap biriktirmeyi seviyorum :) 

Kitap alışkanlıklarım değişti zaten az biraz. Mesela eskiden kitap satırlarını çizmezdim zira eskiden ablamın kitaplarını okurdum. O hoşuna giden satırları çizmekte serbestti ama ben kat'a çizemezdim. Bir defasında ergen anıma denk gelip okuduğum distopik bir seride satır çizmiştim üstelik fosforlu kalemle nasıl kızmıştı :) Şimdilerde kendi kitaplarımı aldığım için sevdiğim satırları çiziyorum, yanına notlar aldığım bile oluyor. Mis! 

Kitap okuma alışkanlıklarım böyle değişti işte. Ablamdan önce ve sonra diye ayrılıyor dönem. O evlenip gidince kitap krallığımı ilan ettim. Önceden bir kitabı ortada bırakmama asla izin vermez, kızardı. Kitabı okurken habire kenarını kıvırma, üstüne bir şey koyma, üstünde bir şey yazma izi kalır, kapağını çok açma, kapağını katlama bla bla bla... Bir de onun okumadığı bir kitabı okuyorsam kitapla ilgili hiçbir şeyden bahsetmeme izin vermezdi. Kitapta şöyle bir şey öğrendim desem kızardı. Arka kapakta yazıyor desem bile söyletmezdi. Ben de bazen gıcıklık olsun diye kitabın içeriğine uygun bir şekilde sahte final yazar dev spoiler verirdim :) Gıcık olma gıcık et demişler =) 

Emanet kitap verdiğim kişiler kitaplarımı geri getirebilir mi lütfen? Teşekkürler. 


29 Kasım 2016 Salı

Küçük esnafı koruyalım derken esnafın emlak zengini olduğunu öğrenmek

İyilik yapma harekatımın boşa kürek sallamaktan ibaret olduğunu öğrendiğim anın durum özeti yazı başlığıdır: Küçük esnafı koruyalım derken esnafın emlak zengini çıkması.. 

Mahallemizde hemen burnumuzun ucunda iki tane AVM bulunuyor. Birkaç adım ötemizde 2-3 tane, bir iki kilometrelik ötede yürüyüş güzergahımızda ise 5-6 adet alışveriş merkezi yer alıyor. Alışveriş merkezleriyle sarmalanmış bir şekilde yaşarken mahallemizde hepi topu bir tane küçük esnaf dediğimiz mahalle bakkalı bulunuyor. Buraya kadar her şey normal görünüyor olabilir ama bu durumun çok adaletsiz olduğunu, insanların avm'lerden alışveriş yapıp zavallı mahalle bakkalını haksız bir rekabetin kucağında yapayalnız bırakmış gibi hissediyordum. (Bekle sen!) 

Ne zaman gece yarısı canımız bir helva istese, kardeşceğizimi irmik vb eksik malzeme için küçük esnafa yollardım. Ne zaman ekmek - gazete alacak olsak dosdoğru mahalle bakkalının yolunu tutardım. Bir de adam ne kadar iyi bir görseniz. Annesiyle babasıyla bilikte işletiyor. Tam bir esnaflar ailecek. Birkaç defa vize notlarımı fotokopiye götürdüm ama altın gününe mi gittim hizmet satın almaya mı bilemiyorum. Ailecek fotokopiler bitene kadar hoş sohbet - ikram vs beni ağırladılar evlerine gelmiş misafirmişim gibi. Müşteriye olan sıcak tavırlarını da görünce daha bir acıdım. Yaşlı teyzeler gibi içimden "resmen fillere karşı savaşıyorlar. Bu kadar güler yüz, hoş sohbet, müşteri ilişkisi vah vah.." modunda takılıyorum. 

Ev halkını çaktırmadan habire mahalle bakkalına yönlendirip dururken bir gün es kaza "Küçük esnafı koruyalım, bakaldan al, avm'den değil" dedim ve gol geldi: "Salak senin fakir dediğin, kurtarmak için çabaladığın market emlak zengini!" Teyit edildi; hem bakkal dükkanı, hem karşısındaki birkaç dükkan hem de evi varkı varmış adamların. Vay annesi. (Allah daha çok versin sağlıkla sefasını sürsünler tabii) İçten içe her alışverişimde "benim sayemde dönüyor bu bakkal" kibri yaşıyordum oysaki sdfksjhdjf 

Son anda gelen not: Her küçük esnaf emlak zengini olacak diye bir olay yok tabii, siz kendi küçük esnafınızı korumaya özen gösterin =)

Küçük esnaf zengin çıktı Rıza baba gibi kötü bir espri yapıp bu yazıyı da burada noktalıyorum. Bir sonraki saçmalığımda görüşmek üzere; esen kalın ^^