18 Ekim 2014 Cumartesi

Grangé: "Kötülüğün Kaynağı" Üçlemesi


şeytan yemini siyah kan


Selamlar! Çok uzun bir aradan sonra kitap yazısıyla karşınızdayım. (Orada hala birileri varsa tabii) Aslında okuduğum bütün kitaplarla ilgili az çok bir şeyler yazarım niyetindeydim lakin elim gitmedi bir türlü. [Sanki çok kitap okumuşum izlenimi veriyorum burada :P (okumadım tebikisi yalan:/ )]
Bugün Fransız yazar J. C. Grangé’nin iki kitabından bahsedeceğim. Biri Siyah Kan, diğeri ise Şeytan Yemini. İlk okuduğum Grangé kitabı Leyleklerin Uçuşu’ydu ki çok beğenmiş, şaşırmıştım. Siyan Kan ile bunu pekiştiririm daha çok şaşırır, ters köşe olurum diyordum lakin beklentimi yüksek tutmuş olmalıyım ki kitap beni pek etkilemedi. Bir de Siyah Kan’da şöyle bir olay var; okuyucu birçok şeyi tahmin ediyor, zaten katil baştan belli.


Az biraz konusundan bahsedersek eğer: Kitap yüzme-dalış şampiyonu olan Reverdi’nin yakalanması ve bu olayın eski paparazzi, şimdilerde cinayet haberleri yapan gazeteci Marc’ın olayı takip etmek istemesiyle başlıyor. Marc özel hayatında yıkımlar yaşamış olan, yalnız yaşayan bir adam. Reverdi olayı ilgisini çekiyor çünkü Marc, kötülüğün kaynağını öğrenmek bulmak isteyen bir adam. İnsanlar neden kötülük yapar? Neden öldürür? Gazeteci Marc bu soruların özünü almak insan ruhunun derinliklerinde yatan kötülük duygusunu harekete geçiren itkiyi bulmak için olayı araştırır. Bunu öğrenmek için ise tehlikeli bir yol seçer ve Reverdi ile düzenli bir iletişim kurmayı sağlar.

Marc’ın kurduğu iletişim şekli, tehlikeli bir yol. Katil hapiste olmasına rağmen her iletişime geçtiğinde bu işin sonu kötü duygusuna kapılıyor insan, üstelik işin sonu başkalarını da kapsayacak boyutta. Reverdi kadınları öldüren ve onlardan siyah kan akıtan bir katil. Peki gerçekten katil mi? Siyah kanın olayı ne? Öldürme şeklinin sebebi ne? Hepsinin cevabı kitapta tabii ki. Spoiler vermek yok. Katille ilgili tek bir cümle yazmak istiyorum esasen, klişe bir cümle, ama o zaman katilin cinayetleri işleme sebebi kısmen ortaya çıkar diye susuyorum :’)

Siyah Kan’ı okurken bir katilin adım adım yöntemlerini öğreniyoruz gazeteci Marc ile birlikte. Adeta öldürmenin yolunu açmış yazar her ayrıntıyla. Bir şeyleri önceden tahmin etmek mümkün ama yine de okuma isteğini köreltmiyor bu tahminler. Kitap sonunda okuyucuyu şaşırtacak gelişmeler hala mümkün, okuyun bu kitabı :)

Gelelim Şeytan Yemini’ne..

Bu kitabı hep uykum gelsin diye gece okudum ve bilmiyorsanız hemen söyleyeyim sabah ezanını duymadan, insanların işine-okuluna gidişini görmeden uykuya dalamayan bir insanım. Dolayısıyla buram buram şeytan temalı olan kitap, beni azıcık korkuttu.

Konusu: Benzer cinayetlerin işlenmeye başlamasıyla olayların ortak noktasının katillerin öldükten sonra hayata döndürülmüş ve uzun süre komada kalmış kişiler olmasıdır. Daha da ilginci ise cinayete kurban gidenlerin, katilleri komaya sokan kişiler olması. Karışık değil mi? :) Çünkü bir gıdım karışık anlattım :P İntikam cinayetleri serisi var görünürde ama gerçekten de katiller komadan uyanan kişiler midir orası meçhul. Avrupanın dört bir yanında bu tarz cinayetler işlenir ama herkes aynı soruya odaklanır, katil aynı kişi midir yoksa katil serisi mi vardır?

Kitap polisiye olarak başlıyor sonra gerilimle devam ediyor. Olaylar, Mat adında bir polisin, en yakın arkadaşı ve aynı zamanda kendisi gibi polis olan Luc’un intihar etmesiyle başlıyor.  Mat ve Luc çocukluk arkadaşıdır. Her ikisi de ruhban okulunan mezun olan katolik polislerdir. Luc’un intihar etmesi Mat için çok şaşırtıcı olur ve sebebini araştırmaya başlar: Katolik bir polis olan Luc nasıl olur da intihar eder? Nasıl bir dava araştırıyordu ki bu denli etkilenip intiharı seçti? Sorularına cevap olarak başlayan araştırma Luc’un neyin peşinde olduğunu gösterir.

Mat ile birlikte ölümden dönen ve uzunca bir süre komada kaldıktan sonra sağlıklı bir şekilde hayata dönen kişileri keşfederiz önce. Bu “ölüme yakın deneyim yaşayan” kişilerin ortak noktası şeytanı gördüklerini iddaa etmeleri.

Bazı şeyleri daha ilk bilgiyi öğrendiğiniz anda tahmin etmeniz mümkün. Mat gibi bir polisin geç keşfetmesine şaşırmıştım. Kitabı okurken birkaç tahminimi bir kenara not etmiştim nasıl çıkacak diye ki tutmuştu :)) Ha bu tahminler kitabın sonucunu bozdu mu derseniz eğer kocaman bir hayır olur cevabım çünkü sonuç beni cidden şaşırtmıştı. Kitabın tek konusu Luc’un intihar sebebi değil ki sebeplerin başlangıç noktası hayli ilginç. Ve yine yine evet yine tüm kötülüğün kaynağı aynı yerden çıkıyor.

Gönül isterdi ki bu yazıya Grangé’ın “Kötülüğün Kaynağı” üçlemesi adı altında yazdığı serinin son kitabı olan “Ölü Ruhlar Ormanı” da dahil olsun lakin olamadı. Kitap elime geçmedi bir türlü. Her iki kitabı da öneririm ama iki kitap arasından hangisi diye diretirseniz kesinlikle Şeytan Yemini derim:) 

Bu yazar psikopat bir katil bence bu kadar ayrıntı falan.. Bir yakını olsam adamla aynı evde kalmaya korkardım vallahi. 

8 yorum:

  1. Grange ile ilgili olan bütün iyi duygularımı öldürdü Siyah kan ve o günden sonra bir daha okumadım, okuyamadım :'( Acım büyük

    YanıtlaSil
  2. Tahmin ederim. Biraz fazla tahmin edilen bir kitap oldu benim için, sende de bu yüzden mi kötü etki etti acaba? Şeytan Yemini ile toparlıyor aslında durumu :)

    YanıtlaSil
  3. mən də yazarın realda qatil ola biləcəyini düşünmüşdüm :D ikinci kitabın adı biraz bəyənmədim amma yenə də ikinci kitabı oxumaq istərdim :))

    YanıtlaSil
  4. Hu huu Nana :) Bu kadar ayrıntı yazınca insan şüpheye düşüyor dimi :)) Şeytan Yemini ilk kitaptan çok daha iyiydi, öneririm.

    YanıtlaSil
  5. Katille ilgili tek bir cümle yazmak istiyorum esasen, klişe bir cümle, ama o zaman katilin cinayetleri işleme sebebi kısmen ortaya çıkar diye susuyorum :’) demişin söyle benim kulağıma de naz çok merak ettim şaldmsadm

    2 kitabı çok uzun zaman evvel okudumdu, ilk Grange kitaplarımdanlar. Sen anlatınca bi hatırlar gibi oldum da ikisinin de kötülüğün çıkışı yine aynı yer diyince "ora nereydi ya?" oldum :D üçleme olduğunu bile bilmiodum ben senden öğrendim şalsdad

    her iki kitapta da olayın gidişi beni sevdirdiydi. Şeytan yemininde katile şöyle bi acaba bu mu yaptımdı ama ölüme yakın deneyimi öğrenmek, tanıkların şeylerini okumak çekiciydi. Kaiken'i okuyorum şimdi de hani "grange böle değildi ya" oluyorum :/ üzdü beni bu kitabı.

    YanıtlaSil
  6. Twitter'dan söylerim spoi yemeesin insanlar :D Öyle özel bir cümle değil zaten.

    Üçleme olduğunu ben de sonradan öğrendim ya üçüncüyü de okumak istiyorum sırf bu yüzden. Kaiken'i deli gibi merak ediyordum lakin hep olumsuz beklentiyi düşüren yorumlar gördüm kitapla ilgili. Sen de aynı şeyi söyledin, özel olarak gidip alacağım bir kitap olmayacak sanırım Kaiken, bakalım.

    YanıtlaSil
  7. Güzel bir yazı elinize sağlık. Ben sizin düşüncelerinizin aksine, ''siyah kan''ı çok beğendim. ''Şeytan Yemini'' ni çok beğenmedim. Ama yazar hakkında ''Bu yazar psikopat bir katil bence bu kadar ayrıntı falan.. Bir yakını olsam adamla aynı evde kalmaya korkardım vallahi.'' düşüncenize katılıyorum. Diğer tüm kitaplarını okudum. Sisle gelen yolcu yu çok beğendim. İyi bloglamalar...

    YanıtlaSil
  8. Yeni bir blog keşfi yaşasın! :))Teşekkür ederim. Siyah Kan'ı beğenmeme nedenim yazıda da belirttiğim gibi bazı şeylerin fazlasıyla tahmin edilir olmasıydı. Ama Marc ile olan bir detayı, o final sahnesini hiç beklemiyordum bunu da söylemem lazım :)) Sisle Gelen Yolcu'yu aklımda tutuyorum, okuyacağım.

    Teşekkürler ^^'

    YanıtlaSil

Hu hu!
Pek sevgili blog ziyaretçilerim. Lütfen sadece blog linkinizi bırakıp kaçmayınız. Kullanıcı adınıza tıkladığım zaman zaten blogunuza ulaşabiliyorum ben :) Blog linki yazıp kaçan ziyaretçilerin yorumlarını spam olarak işaretlediğimi bilgilerinize arz ederim^^