Bloguma konuk yazar alma ritüelini devam ettiriyorum ve bugün Ebru adlı okuyucumun kısa öyküsünü paylaşıyorum. Siz de konuk yazar olmak isterseniz mydestinyblog@gmail.com adresine mail atmanız yeterli.
♣♣♣ ♣♣♣ ♣♣♣ ♣♣♣ ♣♣♣
Adımları, yeryüzüne ulaşan gün ışıklarıyla yarışıyordu. Şafak
sökülürken geceden, ince uzun topukları kaldırımları dövüyordu. Beline dek inen
siyah saçları ruhu kadar yıpranmış görünüyor, iki de bir eliyle saçlarını
dağıtıyordu; belki de uhunetini savuruyordu. İlikleri donduran soğuğa rağmen
eteğini çekiştirme, önünü kapatma ihtiyacı duymuyor; tüm şehre meydan
okurcasına yürüyordu.
Kent uyuyor, o yürüyordu. Binanın önüne geldiğinde gökyüzü
aydınlığa kavuşmuştu. Her daim açık olan apartman kapısından içeri sıvışan bir
kedi gördü. “Herkes uyumuyormuş.” Dar merdivenlerden çıkarken, her basamakta
umutlarını düşürüyor, onların yerini kin ve öfkeyle dolduruyordu. Kapı
kilidinin açılma sesi duyulduğunda hiç umut kalmamış, öfke ise taşmıştı.
Çizmelerini çıkardı. Bileğine, saatine bir göz attı. Daha
uyanmasına vardı. Banyoya gidip makyajını temizledi, ama temizlenmedi. Yüzü
temizlenmiş; ruhu temizlenmemişti. Beyaz yüzünün aynadaki aksine baktı. Sanki
ilk defa görüyormuşçasına, kendine, aynı zamanda bir yabancıya bakıyordu. Yosun yeşili gözleri onu ele veriyor, ona kim
olduğunu hatırlatıyordu. Tahammülü tükendi birden, hızlı adımlarla salondaki
kanepeye yöneldi.
Sigarayla beraber çocukluğunu da yaktı. Her çıkan duman bir parça götürdü ondan. Sanki başka çaresi mi vardı? Böyle sürüp gidecekti işte. Gitmeyebilirdi de? Onu buraya zincirleyen neydi sahi?
Bir süredir aklının kıyılarından geçen düşünce bu kez geldi
yerleşti. Aniden ayağa fırladı. Yatak odasına girdi, hala uyuyordu. En büyük
çantasına, alabildiğince kıyafet koydu. Cüzdanındaki banknotlara baktı, gecenin
karına. Parayı bırakıp bırakmamakta tereddüt etti. Yeni bir hayat, bu parayla
olmamalıydı. Parayı konsolun üstüne koydu. “Bir kere de ben yapayım bu
artistliği.” Çekmeceyi yavaşça çekti. Koyu kırmızı bir ruj seçti. “YETER”. Geri
çekilip aynaya baktı, beş harf yetmişti tüm kinini kusmaya.
Çantasını, montunu alıp sessizce evden çıktı. Kapıyı kapattı.
O hayatı kapattı. Merdivenlerden inerken azad edilmiş bir köle gibiydi.
Özgürlüğü ilk kez tadar gibi. Sokağa çıktığında kent uyanmıştı, güneş
ısıtıyordu. Onun kalbini de ısıttı, yumuşattı. Yine göğsünü gere gere yürüyordu,
bu kez güçlü görünmek istediği için değil; güçlü olduğu için.
Öykü okumayı oldum olası sevmişimdir ve yine çok güzel bir öyküyle karşı karşıyayım. Konuk yazarınızın da sizin de elinize sağlık :) Sevgilerle :)
YanıtlaSilLisedeyken yazmış bu öyküyü. Ben lisedeyken kalem oynatamazdım :')
SilTeşekkürler :)
Çok güzel bir hikaye olmuş aralarda kendimi buldum :) Konuk yazarının ve sizin yüreğinize emeğinize sağlık iyi bayramlar .... (nasıl olunuyor bu konuk yazar merek ettim :)
YanıtlaSilTeşekkürler :) istediğin herhangi bir konuda yazı yazıp blog mail adresime gönderiyorsun ve hop diye yazını yayınlıyorum. Konuk yazar olmak bu kadar kolay :) Konuk olmak istersen kapım açık ;)
SilEmeğinize sağlık.
YanıtlaSilBence konuk yazar arkadaş bir blog açmalı yahut daha çok yazmalı, yayınlanmalı. Kitap olsa alır okurum.
Ben de blog açmasını ve daha çok yazmasını söyledim yazıyı ilk okuduğumda :)
SilArkadaşlar, yazıma gelen tüm yorumlar için ve Nazlı'ya da beni bloguna konuk ettiğini için çokça teşekkür ediyorum :)
YanıtlaSilEbru Hanıma ve senin kalemine sağlık güzel bir yazıyı bizlerle paylaştığınız için :)
YanıtlaSilTeşekkür ederiz =)
Sil